Üç selvi
6 Mayıs 1972 sabahı Karşıyaka vapuru Konak iskelesine doğru köpük saça saça yol alıyordu. Vapurda genç bir şairin kirpikleri ıslak,- müjganla ağlaşarak-dudaklarından mısralar dökülüyordu sulara.
"Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız"
Vapudaki şair Attila İlhan'dı. Mahur Beste şiirini besteleyip efsane şarkı yapan Ahmet Kaya'ya anlatmıştı şair o şiiri kimlere ve nasıl yazdığını. 6 Mayıs 1972 sabahı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiği haberini radyoda duyan şair Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için bindiği vapurda ıssız bir köşeye çekiliyor. Acı bir yel esintisinin altında ilk mısra düşüyor aklına… Bunu yüksek sesle tekrarlıyor ve sonra da devamı geliyor:
“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.”
* * *
Ankara kalesinde bir sahaftan aldığım 1930 lu yılların baskısı bir şiir kitabında şu şiire rastladım:
"Kapımın önünde üç selvi vardı.
Üç selvi.
Selviler rüzgarda sallanırlardı.
Üç selvi.
Kökleri yerde, başları yıldızlarda
üç selvi.
Selviler sallanırlardı rüzgarda.
Üç selvi.
Bir gece düşman bastı evi.
Üç selvi.
Yatağımda öldürüldüm ben.
Üç selvi."
"Benerci Kendini Niçin Öldürdü" adı bu olan şiir kitabının solgun sayfalarında rastladım "Üç Selvi" şiirine. Tıpkı Üç Fidan'ı anlatıyordu. Sanki Üç Fidan için yazılmıştı, yıllar öncesinden:
"Kesildi selviler köklerinden.
Üç selvi.
Artık ne kökleri yerde, başları yıldızlarda
üç selvi.
Selviler sallanmıyorlar rüzgarda.
Üç selvi.
Mermer bir ocakta parçalanmış yatıyor
üç selvi.
Kanlı bir baltayı aydınlatıyor
üç selvi."
Şiir Nazım Hikmet'e aitti. Tarih içinde inanılmaz git-gel yaşadım bu şiiri okuduğumda. Nasıl olurdu, Nazım Hikmet kendisinden yıllar sonra idam edilen üç gence şiir yazması inanılmaz bir şeydi. Tabii sonradan öğrendim İstanbul Erenköy'de gerçekten bu üç selvi varmış, hala da duruyormuş.
* * *
Olsun, farketmez, ben "üç selvi" şiirini nice idam edilen, duvar diplerinden halkının mutluluğunu resmederken ensesinden vurulan gençler için okudum. Sevgili okur, sen de bu şiirleri okurken, Ahmet Kaya'dan "Mahur Beste" yi dinleyip mırıldandığını biliyorum. Ben öyle yapıyorum çünkü.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.