Tarımsal kimliğimiz ikinci plana itilmemeli.
Bas bas bağırıyoruz. İşletmeler tarımsal özelliği olan alanlarda kurulmamalı diye bas bas bağırıyoruz.
Denetimsiz sanayileşme olmamalı diyoruz.
Sanayileşme olursa da yerleşim yeri bölgesel boyutta incelenmeli diyoruz.
Ve sıkı denetlenmeli diyoruz.
*
Yeraltı sularını izinsiz kullananlar ne cezası alıyor?
Çevreyi kirletenler, zehirli atıklarını denize ve karaya fütursuza sızdıranlar en yüksek cezaları almalı ki, ne cezası aldılar?
Mantar gibi biten kaçak işletmeler nasıl engellendi?
Değişik adlarla yapım izni alanlara ne demeli ve bu yapım izinleriyle sanayileşenler nasıl tespit ediliyor?
Nasıl denetim var?
Bu işletmeler saptanabiliyor mu?
Bunların oluru ne?
Ne olur insafa gelin.
*
Zen “çirkindeki güzelliği görebilmektir” demiş bir Zen üstadı...
Biz tüm bu çirkinlikler içinde yeşeren tohumlarımızın güzelliğini görebiliyoruz.
Ancak ülkemizde tarım iflas etti mi?
İşte asıl soru bu.
Bana göre sorunların tam ortasındayız.
Açıklanan tarım raporları da tarım ve çiftçilerle ilgili verilerde dikkat çekici durumda.
*
Bizim tarım anlayışımız çok alt düzeyde ne yazık ki.
Anadolu, dünyanın en kadim tarım ve hayvancılık coğrafyası ancak şimdi ilaçların çevresinde, kimyasalların içinde.
Şayet tarımla ilgili anlayışımız iflas ettiyse bizi zehirleyen kimler iyice ortaya dökülmeli.
Çiftçiler için birkaç yıldır hasatlar iyi geçmedi, hepimiz biliyoruz.
Olmamız gereken yerde değiliz. Farkındayız.
Topraklarımız var değerlendiremiyoruz.
Hayvanlarımız var, meralarımız var. Ancak bilgisiz toplumuz
Birde başımızda bu verimli topraklara rağmen bağımlılık olan ithal durumu var. Üretim ve ithalat dengesini kuramadı ülkemiz. Yani mutsuz tarımcıyız.
*
Tarımın küçültülmesi planlandı ve bu plan da tıkır tıkır işliyor.
Küçüldük. Hububat ithal ettik.
Kurubaklagil ithal ettik.
Nohut, mercimek, kuru fasulye ithal ettik.
Danalar, düveler, koyunlar, keçiler ithal ettik.
*
Ancak dolar yükselerek fiyatlar otomatik arttı. İşte tarımımızın bağımsız olması bu nedenle önemli.
Dışa bağımlılık her geçen gün bizi sora sokuyor. Bu biline.
Bu demek, tarım daha da bitti demek.
Kimyasallar tarımın bugününü ve yarınını etkiliyor iken ülkemiz için, topraklarımız için, tohumlarımız için toplum birlik olmalı.
Gıdamızı başka ellere teslim etmemeliyiz. Fırsatçılara aman vermeyin.
Lütfen gözünüzü açın!
Dip notlar;
Dünya Ekonomik Forumu'nun uyarısı plastik kullanımı ile ilgili.
Son 50 yılda plastik kullanımı ne yazık ki 20 katına çıkmış durumda.
Ve önümüzdeki 20 yıl içinde ise bu oran ikiye katlanacak.
Öngörü bu.
Şimdi nasıl mücadele etmeyelim?
Nasıl boş duralım?
Çevre üzerine kitaplar okumak, belgeseller izlemek değil çevrecilik.
Bizzat katkı sağlamaktır.
Nasıl mı?
İlk iş evinizden başlayın. Mutfağınızdan başlayın.
Çamaşır yıkama alışkınlıklarınızdan, temizlik anlayışlarınızdan başlayın.
Sıfır atık nasıl yapılabilir? Araştırın...
Gözlemleyerek başlayın...
Ve bulduğunuz yöntemleri paylaşın...
Cevaplar...
Bir bilgelik öğrencisi üstadına sorar.
‘Tapınakları yukarıdaki yüce güce daha yakın olmak için mi mümkün olduğunca yükseğe yapıyoruz.
Üstadın cevabı ise müthiş.
‘Hayır, aşağıdaki aptallardan mümkün olduğunca uzak olmak için...’
İşsizlik...
Aldı başını gitti işsizlik ülkemizde.
Ciddi rakamlara ulaştı. Hızla artan işsiz genç kitlelere sahip oluyoruz.
Ve acil önlemler alınmazsa daha da artacak gibi duruyor.
Ülkemizin içine girdiği kaos, pandeminin zahmeti körükledikçe körükledi.
Ve işsiz kalmanın en kötü durumu insanların psikolojilerinin aşırı bozulması, kişinin kafasını bozacak düşüncelere, psikolojik bozukluklara kapı aralamasıdır.
Sinirli ve uyumsuz, öfkeli insanlar attı çevremizde.
Mutlu kalın...
Fıkra;
Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş.
Nasreddin Hoca bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kasıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış:
-Aman efendim, bal ekmekle yenmez, insanın içini sıyırır, demiş.
Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve:
-Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor, demiş.
Günün sözü;
Ben onlara güneşi gösterdim aptallar parmağıma baktılar.
Halil Cibran.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.