“Önümde dursan ve bana baksan; içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki; ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazlasını bilecek misin?
Bu yüzden bile biz insanların cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düşünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.” Demiş Franz Kafka...
*
Doğru demiş. Ancak etrafınıza şimdi bir bakın. Siyasetçisinden, sade vatandaşa, saygılı duruşta olan var mı? Hani saygıdan o kadar çok söz ediliyor ya, bize örnek olması geren kişilerde saygı nereye gizlenmiş?
Baş nereye giderse ayaklarda onu takip eder. Çok var daha söylenecek söz.
Merak ve rekabet duyguları yerine hırs hâkim siyasetçilerimizde.
Psikolojik gelişimleri olumsuz yönde etkileniyorlar da farkında değiller.
*
Sevgisiz olmaz. Saygısız hiç olmaz.
Bilimsiz olmaz. İlimsiz olmaz. Olamaz.
Hele ki insan olmadan hiç ama hiç olmaz.
Şayet bunlar olmaz ise ruhtan geriye, insanlıktan geriye ne kalır?
Ruhsuz toplum canavarlaşmaz mı?
Mutsuzlaşmaz mı?
Huzursuzlaşmaz mı?
Ardından insanı yıkan, yok eden sevgisizlik, vurdumduymazlık gelir.
*
Ecdadınız ne için savaş verdi?
Ne için on beşlikler ölüme gitti aç biilaç.
Bu ülke için değil mi? Senin rahatın için değil mi?
İki satır okumamışlar, okumuş olsalar bile okuduğunun ne demek olduğunu anlayamamışlar bu ülkede bir yerlere gelebiliyorsa, özgürlük savaşı verenleri küçümsüyorlarsa, en başta okunması gereken kitabı yasaklıyorlarsa oturup çok ama çok düşünmemiz gerekir.
Yapılan yanlış nerede? İyice düşünüp düzeltmemiz gerekir.
*
‘Düşünmemize gerek yok. Bizim yerimize düşünen var.’ Derseniz o başka.
O zaman siz başka kulvarlarda yarışıyorsunuz demektir. Size yardım edilemez. Dayatılmışları da kendinizden silemezsiniz.
Gün gelir de özgürleşebilirseniz, uyanabilirseniz belki senaryolarınız değişir.
Toplum bir model yaratmıştır size onu ret edebilirseniz kendiniz olursunuz.
Belki bir gün.
İşte o zaman asıl ‘ben’lerini bulduğunuzda sizinle konuşalım.
*
Bu ülkede ‘güç aşısı’ pompalamak değildir yaşamak.
Cebe para koymakla taraf olmak değildir.
En iyi okullara gitmek, ego tatminleri değildir.
Ortalığa bir oyun atıp karıştırmanız değildir bu ülkede adam olmak...
Bir birey olduğunu hatırlatmaktır. Kişiliği sağlamlaştırmaktır.
Sorumluluğunuz var mı?
Saygınız. Omuz olmanız. Gerçek sevginiz var mı?
İşte o zaman anlayabilirsiniz yokluk içinde, acımasızlık içinde, perişanlık içinde savaşarak bu ülkeyi kurtarmanın ne demek olduğunu.
Özgürlüğün ne demek olduğunu?
Demokratik yönetim, demokrasinin ve özgürlüklerin yaşatılabilmesi uluslar içindir.
Akılcı bir eğitim, ufkumuzun açılması sorgulayan çocuklar, gençler gelecektir.
Gerçeğe, bilime, ilime, insana yönelmiş çağdaş çocuklar gelecektir.
*
Karacaoğlan der ki;
“İndim seyran ettim Frengistan'ı,
İlleri var, bizim ile benzemez.
Levin tutmuş goncaları açılmış,
Gülleri var, bizim güle benzemez.
Dip not;
Hazan...
“Yaşasın papatyalar; canım papatyalar. Seviyorum sizleri.
Sizler ki bütün kış, toprağın altında, yalnız bizi düşünürsünüz ve ilkbaharda hemen seriliverirsiniz ayaklarımızın altına. Canımlarım benim. Seviyorum sizleri, insan kardeşlerim. Durup dururken seviyorum işte. Sevip duruyorum. Kollarımı açıp bütün insanlığı kucaklıyorum. Papatyalar gibi sizi koparıp göğsümde tutmak istiyorum...” ‘Tutunamayanlar’ Oğuz Atay...
Şimdi zamanı. Saçımıza taç yaptığımız kadim papatyaların tam zamanı.
Şimdi oksijen dolu hava zamanı...
Gülme, koşma, oynama, ip atlama piknik zamanı şimdi. Hazan zamanı değil.
Ancak vaka artışları ve ölümler ile hazan zamanı oldu yüreklerimize... Bu bahar artan vakalar üzdü bizi.
Bu aylarda hormonlar dibe vurabilir, ya da patlayabilir. Evlere girmek istemeyebilirsiniz. Ancak farklı bir dönemden geçtiğinizi, tarihin farklı bir dönemine tanıklık ettiğinizi unutmayın. 'Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları’ yerine tedbirlere devam.
Lütfen tedbiri elden bırakmayın. Bu baharın başını hazan olarak yaşadık daha da vahim acılar yaşamayalım. Bitsin. Yine eskisi gibi baharı kucaklayalım sağlıkla gelecek yıllarda.
Kişisel tedbirler ile bu mümkün.
Sevginiz ile bu mümkün.
Mutlu kalın...
Fıkra;
Yoksulun biri cimri mi cimri bir zengine gidip.
"Seninle benim babam Âdem, annemiz de Havva değil mi? Öyleyse kardeşiz biz. Ama senin de bunca malın mülkün var. Kardeşçe paylaşalım şunu." dedi.
Zengin adam uşağına seslendi:
- Şuna bir mangır ver de bir an evvel gitsin başımdan!
Yoksul:
Efendim, neden doğru dürüst pay etmiyorsun?
Zengin:
Aman sus! Öteki kardeşlerin bir haberi olursa payına bu kadar da düşmez
Günün sözü; İnsanlar yüksek mevkilere ulaştıkça tanrılaştıklarını zannederler,
düştükleri zaman insanlıklarının da elden gittiğini görürler. Sokrat...
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.