Din nedir?
Bugün Allah nasip ederse, din ve toplum konuları üzerinde duracağız. Öncelikle din nedir, dinler nasıl ortaya çıkmıştır? Tarihte dinsiz toplumlar olmuş mudur? İnsanlar neden dine ihtiyaç duymuşlardır? Dinler tarihine göre dinler nasıl sınıflandırılmaktadır? İslam’a göre nasıl sınıflandırılmaktadır gibi konuları inceleyeceğiz.
Daha sonra da İslam ülkelerinin Avrupa ülkelerine göre bilimde teknikte çok gerilerde kalmalarında, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi, İslam dininin rolü olmuş mudur? İslam dininin ilime, teknolojiye bakışı nedir gibi konulara bakacağız. En son olarak da, Avrupa ülkelerinin dine bakışı ile İslam ülkelerinin dine bakışları arasında farklılık nedir, konularını inceleyeceğiz.
Din, insanların düşüncelerini, bakışlarını değiştirebilir mi gibi konulara da bakacağız. Ülkemizin bu bakışlar arasındaki yerinin neresi olduğunu da gözden geçireceğiz.
Din toplum yaşamına ne zaman girmiştir?
Dinler tarihinden ve toplum bilimi olan sosyolojiden öğrendiğimize göre din, tarihin ilk çağlarında, toplum yaşamına giren ve toplumla beraber yaşayıp gelen sosyal bir kurum olarak kendini gösteriyor. Bu sebeple de dinin, sosyolojide en ilkel toplum olduğu bildirilen klanlarla birlikte doğduğu ve en eski tarihlerden beri de varlığını sürdürüp geldiği anlaşılmaktadır.
İslam dinine göre ise, Adem (as) ile birlikte girmiş ve Allah tarafından gönderilen peygamberler zamanında da varlığını sürdürmüş gelmiştir. Kuran’a göre gönderilen en son peygamber Hz. Muhammed’dir.
En son din de İslam dinidir. Kuran-ı Kerim’in bildirdiğine göre bundan sonra bir din ve bir peygamber gelmeyecektir.
Bitişik kardeşler gibi birlikteliğini sürdüren din ve toplumdan hangisi diğerini bırakmıyor ona baktığımızda da, yani din mi toplumu bırakmıyor, yoksa toplum mu dini bırakmıyor konusuna baktığımızda da, toplumun dini bırakmadığını görüyoruz. Demek ki dinin topluma sağladığı bazı faydalar var ki dini bırakmıyor. Yaşamımızla ilgili bazı örneklere, bazı toplumsal olaylara baktığımızda da bunun böyle olduğunu görüyoruz.
Demek ki bundan sonra topluma başka bir peygamber, başka bir din gelmeyecektir. Bu bakımdan diyoruz ki İslam dini kıyamete kadar sürecek tek dinidir ve Allah nezdinde de makbul olan tek dindir.
Din nasıl ortaya çıkmıştır?
Dinler tarihine göre ortaya çıktığı söylenen ilk din klanlarda gördüğümüz Totem dinidir. Totem dini de aynen ilkel toplum olan klan gibi basit ve çok ilkel bir din olarak görülür. Taşa, toprağa, bitki ve hayvanlara tapınma esasının bulunduğu çok basit bir dindir.
Dinler tarihine göre din inancının nasıl çıktığına bakarsak, özellikle insanlığın ilk çağlarında insanların daima, çözemediği, korktuğu, üstün gördüğü olağanüstü güçlerin varlığına inandığı ve o üstün güçlerin de kendi yaratılışı ile ilgisi olduğuna, kendisinden de bazı görevler yapmasını istediğine yine inanıldığı için dine doğru bir yönelme olmuştur. O toplumlardaki din adamı kisvesine bürünen bazı kişi ve grupların önderliğinde bu olağanüstü güçlerin toplum ve kişilerden bazı dua ve ibadetler istediği kanaatine vararak en basit şekilde bazı dinlerin doğmasına sebep olunmuştur.
İslam dinine göre, dinlerin ortaya çıkışı nasıl olmuştur?
İslam dinine göre dinler, Allah katından ve peygamberler aracılığı ile ortaya çıkan dinlerdir. İslam dininde, dinlerin ortaya çıkışı, diğer dinlerin ortaya çıkışından farklıdır. Çünkü İslam’a göre bir dinin, din sayılabilmesi için, Allah katından gelmesi yani vahye dayanması, peygamberinin ve kitabının olması gerekir. Diğer dinler İslam’a göre, makbul olan dinler değildir. Onun için İslam’a göre dini tanıtırken “Din, Allah katından gelen, ilahi inançlar sistemidir” denilir.
Demek ki Kuran’a göre bir dinin hak dini olabilmesi için Allah katından gelmesi şartı vardır. Kuran, din olarak Allah katından gelen dinleri kabul ediyor. Diğer dinleri, din olarak kabul etmiyor.
Din olmasa da olur mu?
Evet dine ihtiyaç var ve din olmasa da olmaz. Bazı insanlar, "Din olmasaydı daha iyi olurdu. İnsanlık dinden kurtulduğu an, tam bir bağımsızlığa kavuşacak." diyorlar. Ama bu düşünce yanlıştır. Çünkü:
- Din bizim kafamızdaki bazı soruları cevaplayarak bizi rahatlatır. Bize huzur getirir. Dünyaya bu kadar zeki insan gelmiş geçmiş kadar zeki insan gelmiş geçmiş. Hepsi de dinin gerekliliğini ısrarla savunmuş. Bu kadar insan yanlış düşünmüş olabilir mi? İhtiyaç var ki toplum dini bırakmamıştır.
- Tarihe baktığımız zaman, dinsiz bir tek toplum bile olmamış. Bu hafife alınacak bir görünüş değildir. Bize, insanın niçin yaratıldığını, dünyaya gönderiliş sebebinin ne olduğunu hiçbir bilim bildirmez. Fizikte, kimya da, biyoloji de dâhil hiçbir bilim, insanın dünyaya gönderiliş sebebini bildirmez. Zaten bu konu, hiçbir bilimin konusu içine de girmez. Kişi ne olduğunu, niçin yaratıldığını sadece dinden öğrenebilir. Eğer din olmasaydı, insanlar kendisini bir boşluk içinde hisseder dururdu. Bu durum da insanı sürekli meşgul eden bir durum olurdu. Öyleyse din gereklidir.
- İnsanın niçin yaratıldığını, nasıl halk edildiğini, nereden geldiğini ve dünyaya niçin gönderildiğini ve de nereye gideceğini bildirmesi açısından, yani insanın aklına takılan bazı soruları cevaplayarak rahatlattığı için dine ihtiyaç vardır.
- Din, toplum yaşamını disipline eden düzene sokan bir ilahi kurum olması bakımından, gerekli bir inanç sistemi olması bakımından da gereklidir. Din insandaki duygular üzerinde etkendir. Özellikle vicdan üzerinde etkisi büyüktür. Bu bakımdan din, insanın kötülüklere yönelmemesini vicdan aracılığı ile engellemeye çalışır.
- Din ahlakın da kaynağıdır. Dinin tek önemli görevi ahlakı güzelleştirmek olduğu için insanlar açısından çok elzem bir olgu olarak kendisini gösterir.
- Allah’a nasıl ulaşacağımızı, kulluğun nasıl yapılacağını din gösterir. Bu bakımdan dine ihtiyaç vardır.
- Toplumda bize anaya, babaya, büyüklere saygıyı hangi bilim öğretir.
- Komşulara, insanlara iyi davranmayı hangi bilim öğretir.
- Sılay-i Rahim ziyaretini, vefat eden yakınlarımızı ziyareti etmeyi bize hangi bilim öğretir.
- Kişiye ve topluma zarar verecek her türlü faaliyeti hangi bilim yasaklar?
- Yoksullara yardımı, kimsesizlere sahip çıkılmasını,yardım edilmesini, hangi bilim söyler?
- Yalan söylemeyi, hile yapmayı, insanları kandırmayı hangi bilim önlemeye çalışır.
Bu sayılanlar gerekli olanların sadece bir kaçıdır. Benzer pek çok sebepler yüzünden toplumların dine ihtiyacı vardır.
Müslümanların geri kalmalarının sebebi
Öncelikle bir şeyi belirtmemiz gerekiyor. İslam ülkelerini geri bırakan din değildir. Kanaatimce geri kalmalarının tek sebebi Kuran’a uymayarak aşağıda maddelenen sebepler yüzünden geri kalmışlardır.
- Her şeyi din ile halletmeye çalışıyorlar. Dinin her şeyi çözeceği kanaatindeler. En büyük yanlışları budur. Din sadece kul ile Allah arasındaki ilişkiyi düzenler. Kulluğun nasıl yapılacağını anlatır. Bu sebeple tarihte dinsiz bir toplum olmamıştır. Bunu dinler tarihinden ve sosyolojiden öğreniyoruz. Bu da, dinsiz bir toplumun kesinlikle olamayacağının göstergesidir. Din gereklidir. Ancak dünyada din dışındaki her olayı, kimyasal olayları da, fiziksel olayları da biyolojik olayları yani din inancı dışındaki olayları din ile çözemeyiz. Din bunlarla uğraşmaz. Eğer biz din ile her şeyi çözeceğimize inanırsak yanılırız. Çünkü din her şey değildir, her konuyu anlatmaz. Toprak altındaki petrolün nasıl çıkarılacağını göstermez. Rüzgardan, güneşten nasıl enerji üretileceğini anlatmaz. Yanılgılardan birisi bu inançtır.
- Kuran bize bazı yolları gösterir, bazı işaretler gösterir. Ama rüzgardan, güneşten şöyle elektrik enerjisi üretim demez. Neden olmaz. Çünkü Kuran bir fizik, Kuran bir kimya veya biyoloji kitabı değildir. Artık bunun fark edilmesi lazımdır. Avrupalılar İncil’in her şey çözemeyeceğini daha 14. ve 15. asırda fark etmişlerdir. Sonuç olarak da ilime, bilimlere yönelmişlerdir. Rönesans ve reform bu sebeple yapılmıştır. Pusula, kuduz aşısı, kıtaların keşfi bu sayede yapılmıştır. Müslüman ülkelerin bir yerde hata yaptıklarını artık anlamaları lazımdır.
- Yavuz Sultan Selim ile birlikte Halifeliğin Osmanlıya geçmesinden sonra, Osmanlıların, Mekke ve Medine’deki İslam âlimlerini İstanbul’a getirmeleri ve o İslam âlimlerinin de Osmanlıyı, dolayısı ile Türkleri koyu bir taassubun içine itmeleri ve Türkleri ilim yoluna uzaklaştırmaları geri kalmamızın en başta gelen sebeplerden birisi olarak görülür.
O tarihten sonra Osmanlı, Avrupa’nın yaptığı hiçbir atılımı yapamamıştır. Matbaayı gavur icadı diye uzun süre basım işinde kullandırılmamıştır. Avrupa dinde reform yapmıştır. Keşifler yapmıştır. İlaçlar bulmuştur. İlimde, teknikte, fizikte, kimyada, biyolojide ve daha akla gelen her şeyde Avrupa atılımlar yaparken Osmanlı sadece din ile uğraşmıştır. Din adamlarının yanlış yorum ve yanlış yönlendirmeleri İslam ülkelerini de Osmanlıyı da gerilerde, Avrupa’ya muhtaç bir halde bırakmıştır.
Açıkça söylemek gerekirse, geri kalmanın en önemli sebeplerinden biri Arap alimlerin getirdiği yanlış inanç ve yorumlardır. Sonraları bütün İslam âlimler bu yolda yürümeye devam etmişlerdir. Tabi ki başka nedenler de vardır ama kanaatimizce baş neden, bu yanlı yorumlardır. Ama din, bugün yorumlar açısından, amaçları açısından aklı başında ulemaca yeniden ele alınarak yeniden yoruma tabi tutulmalıdır. Eğer bu durum devam ederse, din de zarar görür. Zaman geçtikçe dinden kopmalar artar.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.